Ergenlik
çağını yeni, yeni arkamızda bırakmışız.
Bizi
sıkan, boğan göçmen kıskaçımızdan kurtulacağız, bunu biliyoruz, dünya bizim,yollar bizim. Büyüklerimiz boşuna
mercedeslerinin arkasına yapıştırmamışlar.
Yo,
yalan söyledim, o zamanlar Ford Taunus gocmenlerin mercedesiydi.
Türk
hava yollarında hostes olma hayaliyle yaşıyoruz. Biz, Anadolunun bozkırından
iki genç kız.
Duymuşuz,
O bir düğüne gelecek. Hadi ya, yollar beklesin biraz.
Kömür gözlümde ergenliğe, Antonio’yu
saymazsak okulda pek kömür gözlü yoktu ama bir süreliğine renk körüyüz, Denek dağında köyümüze, Zahidemde
çıkacağımız yollardan çok, geldiğimiz yollara savrulduk.
Hesapta
bu yoktu ama olsun. Tek derdimiz, para takalım mı? ayıp mı olur? Almanyada
yaşıyor, geniş ailesine bakması lazım. Ee, düğünde çığırıyor.
Para
taktık mı, takmadık mı bilmiyorum ama büyük gelecek hayallerimizle, kaçmaya
çalıştığımız göçebe ruhumuzun, kelimelerle anlatamayacağımız sınırında kala
kaldığımızı hatırlıyorum.
Hüzün,
suadedes, spleen, çamotinya gibi tercüme edilemeyen, tanıdığımız bildiğimiz duygu.
Bir tını bir kokuyla, on yıl terapiyle
ulaşamadıgımız, bak bu sensin zorlamısına hiiç gerek kalmadan, gidebildiğimiz
yerler.
Turk
hava Yolları beni hostes yapmadı ve ben Onu bir süre unuttum
Sonra,
yıllar sonar, Beyoğlunda Mephistoda CDlerini gördüğümde, bizim abdal salonfahig
olmuş ve yine bir hadi ya.
Bir
kaç yıl sonra İstanbul seyahatim,THY uçuşunda, vazgeçemedim çünkü en iyi
yemekler THYde kusuruma bakmayın, gazetede Reşit Reyde konserini görünce, E
artık yuvaya dönmek lazımdı, Gırşehirden gardaşım da gelecek, beraber gideriz.
Biletler
bitmiş.
İstanbullu
dostlarıma sordum, kim gidiyor O nun konserine.
O
bizim, batı sevdalı Istanbullular gidermiydi, klasik müzik, Jazz, (batıda
unutulmuş, emekliye ayrılmış ama bu ülkede yüksek sosyetenin teşrif ettiği)
popda değil. Ben mi ön yargılı ve bilinçsizdim, yoksa Istanbulda Bozkır modası
mı esiyordu?
Son
haberi yine tesadüfen Istanbulda aldım. Gazetelerde ağır hasta olduğu
yazıyordu.
Üç
aydır ilk defa evimizdeki minik televizyonu açtığımda, karlayan kanallar ve alt
yazı, Zahidem albümünü yüklemek için xx tıklayınız.
Bir
gün sonra cenazesinin Kırşehirde kaldırılacağnı duyduğumda, aa geç kaldım,
düşünemedim, keşke gitseydim deyip güncel uğraşlarıma daldım.
Babamın
ayak ucuna gömün cümlesi, hüzün, gözyaşları ve yine o sınıra dönüş.
Ne
zaman bizimkilerine Muharrem Ertaş´ı sorsam, elinde bir dürüm, eşşeğinin
üstünde köy köy gezerdi derken biraz küçümser, anlamaz ama aynı zamanda
saygılı. Zıt da gözükse öyle. Avrupanın
farklı kentlerinde yaşayan ilk kuşak bozkırlılar için Neşet Ertaş´ı düğüne
çağırmak büyük sükseydi.
Bizim
kuşaklar içinse hüznü hatırlamak. Artık hatırlatacak kişi yok ama tınılar hep
olacak, isteyene.
Geen opmerkingen:
Een reactie posten